2 gün sonra İzmir'e gidiyoruz. Oradan bol resim ve anı toplayarak dönmeyi umut ederek.
Bu arada annem bir kolaj hazırladı sizlere..
VE anlatmamı istedi hikayelerini.
Anlatıyorum ben de...
Birinci resim saç şeklinde son noktadır. 2 at kuyruk yapın. Bir müddet bekleyin. Açın, artık siz de çok havalısınız :)
İkinci resim: Annem bana nadiren elbise giydirir. Bu halim onun elbise ihmalkarlığı (ya da kolaycılığı mı demeli) konusunda utanç duymasını sağlamış, öyle diyor.
3. resim: Elimi yutan şey bir ortanca... VE kaafam büyüklüğünde zahir :)
4. resim. 3.'nün devamı, ancak bu harika çiçekler hakkında söyleyecek bir iki lafımız var..
Bu güzelleri sevmek değil sevmemek zordur. Annem de deli olanlarından. Şimdi bu yazıyı okurken yüzünde buruk bir gülümseme belirecek olan Ebru Teyze ile İzmir'de bir araya gelip gelip one stroke ortancalar boyamaya çalışırlarmış annemler.
KAder rüzgarı Ebru teyzeyi Antalya'ya, annemi de İzmit'e savurmuş.
Balkonunda işte bu tatlı kocakafalardan hala yetiştiriyor mudur acaba Ebru teyze? Benden önceki son yılını Ebru teyze ile ne de güzel geçirmişler, birbirlerine ne çok şey kazandırmışlar hala düşünür annem.
Annem bu şehre geldiğinde anneannem üzüntülerini biraz olsun azaltmak için demiş ki:
BAk gördün mü, sevdigin çiçeklerin kentine düştün....
Evet bu şehrin en güzel yanı koca koca ağaçları ve ortancaları.
Arka balkonumuzdan baktığımızda ve yürürken bir sürü ortanca görüyoruz.
Annem onlara bakarken kader-mucizeler-anneler ve dostlar gibi bir çok kavramı da görüyor, biliyorum :)
2 yorum:
Gunlerdir okuyorum, e bugun yazayim artik. Tipitos bir kiz bu Nehir, bir gun onun hallerine gulerken koltuktan dusecegim galiba.
cok tesekkur ederiz efendiiiim :)
hep bekleriz
Yorum Gönder