Aslında veterinerin dedigine gore
kedilerin bagısıklık sistemine saldıran ve organları birer birer işlemez hale getiren bu virüs belki de yıllar evel girmis olabilirmis Mırnık'ımızın bedenine.
Fakat artık göreceli olarak yaşlandıgı icin bir seyler oldu ve hastalık onu ele geçirdi.
Temmuz ortası itibariyle çok gözyaşı, çok emek, çok ilaç, çok vet'e git gel, cok serum ve yine cok gözyaşı Mırnıkcıgımız ancak 1,5 ay yaşayabildi.
Vet eger bu bir yaş fipse (ki kurusu da varmış ve o bir kac yıl daha verirmis kediciklere) en fazla 15-20 gun yasayacagın kehanetinde bulunmustu kedimizin ama annem bir bucuk ay boyunca didindi durdu.
Aslında didinen yalnızca annem degildi, annemin onu bıramak istemedigini anlayan Mırnık da cok ugrastı.
MUhtemelen annemin onun gitmesine tam olarak hazır olacagı günü bekledi pamuk kedimiz.
Bir pazar akşamı aslında kocaman şişmiş göbeginden dolayı artık yukarı kata bile cıkmak istemeyen Mırnık annemin yanına yukarı kata çıkmış, hatta yatağa yanına atlamıs. Annem kalbinden geçenin doğaya karşı boşuna direnmek oldugunu ilk kez anlamış. Mırnık'a demiş ki:
İstersen ölebilirsin. Eğer ölmek istiyorsan artık ölebilirsin. Yok ama yaşayacagım diyorsan ben gene sana bakarım...
Ertesi gün Mırnık kendini bıraktı. Çünkü kim ne derse desin kedilerin de bir ruhu vardır.
Ne kadar acı çekseler de sahiplerinin hazır olmalarını beklerler...
Çok ağladık. Hala da bitmedi aslında.
Ama kapımıza gelen bir kedi var ki, Mırnık'ın gidecegine dair sinyallerle beraber önceleri seyrek seyrek, simdilerde hergün ziyaretini gerceklestirmekte.
Doga biliyor, kimse kimsenin yerini dolduramaz. Ama acısını azaltabilir.
Bu kediye Nehir ile Kaan "güzel kedi" dediler.
Adı "Güzel" kaldı.
Not: En tepedeki resim 2001 baharı gibi çekilmiş.
2 yorum:
ben okurken çok ağladım. üzerinden zaman geçti ama ben bu postu yeni okudum.
Yorum Gönder