21 Kasım 2007

Pek agzıma layık bir yaşgünü degili ama pasta güzeldi...



Annem Anlatanne adlı sayfasına yaşgünüm ile ilgili hüzün ve sitem dolu bir yazı yazmayı bildi.

Ama dönüp de kendine bakmadı...Yaşgünüm geçeli kaç gün oldu. O günden bir resmi ancak bugun koyuyor sayfama.

Resimde Ceyda teyzem ve Alara ile cok büyük bir zevkle resim boyarken goruluyoruz.

BEnim icin ne büyük bir hediyedir bu bir bilseniz.. yani birlikte boyama yapmak....

NOt: 1. yas gunum icin apayrı bir blog acıp da 3. yasgunumu boyle sallayan anneme tesüflerimi sunuyorum. O gün fotograf makinesinin pilinin bile olup olmadıgına bakmamıs. O gunden yalnızca bir kac fotom var bu yuzden.

Aşkol annnnnnneeee.

07 Ekim 2007

Atilla Dedem Artık İyi....

Dedeciğim çoook çoook büyük bir ameliyat atlattı.
Tam 12 saat sürmüş bu ameliyat.
Biz çocuklar çocuk olmanın ayrıcalığı ile bu tür konulardan uzak tutuluyoruz.
Ailede ameliyat gününden bihaber olan bir tek ben vardım, işte bu yüzden kaygıdan muaftım...
Oysa meğer herkes çok ama çok endişeliymiş.

Hastanenin koridorları dolmuş taşmış. Meğer dedemi ne çok seven varmış... Bana sonradan anlattılar.
"Dede iyi oldu, gel ona geçmiş olsun demeye gidelim," dediler.

Kalktık gittik.
Dedemi görür görmez ona şöyle dedim:
"GEçmiş dedeciğim!"

Babayem de dedi ki "Geçmiş olsun, demekten daha iyi bu laf... Geçmiş diyelim daha iyi...."

Dedeciğim kendine dikkat et olur mu...
Öpüyorum....

21 Eylül 2007

Biraz erken bir dogumgünü kutlaması (her açıdan)


Normal bir sabah. Saat 7:30. Az sonra servisim gelecek. Kapıda dit dit edecek. Ama öncesinde, bir önceki geceden, babamın doğum gününden kalma pasta ile bir işimiz var.

Mumlar tamam. Her nekadar esas doğum günüme 2 ay olsa da, iyiki dogdun hihiiiiiiiiir (siz nehir diyebilirsiniz, ama ben hihir demeyi tercih ediyorum)...

16 Eylül 2007


Elefun

Elefun diye bir oyuncak ile pazar gecemize neşe kattık. Fotolarda gözükmüyor ama oyuncağın en önemli kısmı ağzından küçük kelebekler püskürten bir fil.

Babam pil yerine adaptör ile çalıştırmaya kalkınca filimi bir süre beklemede kalmak zorunda kaldım. O esnada yakalama filesinin kaç deliği var onu sayarak meşgul ettim kendimi.
"Sonra alet çalıştı , baba övündü"
Ben ise neşelendim.

Annem elefun konusunda bir not düşmemi istiyor.
Gerçi bize kuzen Poyraz'dan geçti bu oyuncak ama almaya kalkarsanız internet siparişi ile alırsanız cok daha karlı çıkarsınız...

Annemin okulunda...

Belki haberiniz var, annem tekrar okullu oldu. Ama öğretmen olarak. Pazartesi diye adlandırılan gün okullar açılıyormuş (oysa benim için çoktan açılmıştı) işte bu yüzden cumartesi denen günde okula gitti annem. Gerçi bir kac haftadır gidip geliyordu ama ilk defa benim kreşimin kapalı oldugu bir günde gitmek zorunda olunca beni de yanında götürdü.
Açıkcası okulunu, hele lab.'ını çok beğendim. Gördüğünüz gibi çok ciddi bir çalışma içindeyim.

14 Eylül 2007

Kreş teftiş


Sonunda annem
beni kreşde ziyaret etti. Kreşin çeşitli köşelerinde fotoğraflarımı çekmekten başkaca görevleri de vardı elbet: Örneğin benim için hüzünlenmek, orada acaba çok mu mutsuzum diye düşünmek, kreş içindeki diğer çocukların mutluluk veya mutsuzluk oranlarını tespit etmek için herbirinin gözlerinin içine- ta derinlere bakmak vs.
Sonuç mu? Şimdilik kendine bile tam açıklamak istemiyor. Siz de sormayın bir süre.

Cincibir


...

Gördüğünüz gibi ben hepsinden küçüğüm.

Palyaço nedir, sünnet nedir?

Geçen gün bir sünnete gittik. Annem henüz bu kelimenin ne anlama geldiğini açıklamasa da farketmez.
Biliyorsunuz bazı şeylerin tadını çıkarmak için işleyişlerini bilmemizmie gerek yoktur. Mesela hangi biriniz evinizdeki televizyona görüntünün nasıl geldiğini biliyorsunuz???

Neyse, palyaçolarla ilgili tedirgin fikirlerimin değiştiği bir geceydi bu. Gördüğünüz gibi onlar da beni sevdiler. Yanaklarıma kalpler kondurdular.



Sabah sabah - bir öyle bir böyle...

Son bir buçuk aydır hayatım oldukça değişti.


Bu dönemde size pek çaktırmadım ama kreşe alışma aşamalarından geçtim beşer -onar.


Aslında uyku mahmuru biraz surat ekşitmem de olmasa bu konuda annemin başını pek ağrıttığım söylenemez.


Yandaki fotoğraf işte o tür bir mahmurluğun somurtkanlığını ayna gibi yansıtmakta.


Sonraki fotoğraf ise anne ricası ile içimdeki gülleri yüzüme vurma safhasını gösteriyor....





16 Ağustos 2007

Aaaa kuzular geçiyor


Hayat bir anda benim için çok değişti gerçekten. 2 ay evel şehirden uzak ama şehire yakın bir dağ dibine taşınmamız ile bahçelere taşan hayatdan bahsetmiyorum. Şu an bahsettiğim sabahtan akşama anne tepesinden inmemek olarak özetleyebileceğim günlerimin sabahtan akşama arkadaşlar ve öğretmenimin tepesinden inmeme günlerine dönüşmesi.
Az biraz zorlandım tabiki. Ama çok değil. Annem ile babam bunu kendilerinin iyi birer "gaz ustası" olmalarına bağlıyorlar. Okul başlamadan aylar evelinden ay okul şöyle güzel, ay okul böyle harika, sasasın (benim dilimle yaşasın diyorlar) sasasın falan diyerek devamlı, gercekten de beni iyi gaza getirdiler.
Önceleri yarım gün, yarım gün annem getirdi götürdü.
Bu haftanın başından beri ise tam gün gidip geliyorum- hem de servisle...
İşte bu yüzden akşam olup annemle kavuştuk mu annem sanki bana biraz daha farklı davranıyor gibi.
Bakışlarında özlem okuyorum.
Alıyor beni, atıyor bisikletime, babamı karşılamaya cıkıyoruz.
Eh birlikte çekildiğimiz fotoların bir çoğunda ya o ya da ben yamuk çıktığımız için fırsat bu fırsattır- hadi fotojenimize bir şans daha verelim diyip tutusturuyoruz fotoğraf makinesini babamın eline.
O esnada koyunlar geçiyor çıngır çıngır, yan taraftaki otlaktan. Annemle biz aaaaa- kuzuu kuzuu diye çığlıklar atıyoruz. babam basıyor denklanşöre...
Anlıyoruz ki poz vermemek lazımmış. Fotojenik değiliz konusunu bir süreliğine tatile gönderiyoruz.

Bahçelerde kiraz domatesler


Yeni taşındığımız yerde bahçeler içindeyiz. Burada genel eğilim süs bitkilerinin biraz ötesinde salatalık ve domates yetiştirip kahvaltıda-yemekte onları taze taze yemek.
Ancak bunu yapanlar genellikle bahçelerinde artezyen açtırabilmiş şanslı insanlar. Bizimkiler ev üzerlerine olmadığından böyle bir şeye henüz girişemediler. Fakat yine de yerlerinde duramayıp mısır ektiler bahçeye. Onun hikayesini sonra anlatacağım. Şimdilik ben size karşı komşunun hormon nedir bilmeyen kiraz domateslerinden bahsedeyim.
Ama yok yok. Bunlar bahsedilebilecek şeyler değil. Yenilmeleri lazım. Böyle enfes tat, böyle bir duruluk anlatılmaz-yaşanır...

07 Ağustos 2007

Simdi Okullu Olduuuuuuum


Az önce çekildi bu fotoğraflar. İlki elbetteki annem tarafından, ikincisi ise okuluma giderken içinden geçtiğimiz pazar yerindeki pazarcılar tarafından ...
Çocuğu okula başlayan her anne gibi annem de tüm dünyanın ona anlayış göstermesi gerektiğini düşünen bir heyecan kumkumasına dönüşmüştü çünkü, neyseki pazarcılar anlayışlı çıktılar, hatta bir kaç poz daha çekelim abla - en güzelini bastırırsınız bile dediler :)
Arabamın arkasında koca bir bavul ve ağzına kadar dolu bir torba olarak gördüğünüz detaylar, kreşin bir ay kadar evel annemin eline tutuşturduğu ihtiyaç listesinin somutlaşmış hali. Annemin o listeyi tamamlayıncaya kadar neler çektiğini bir de ona sorun....
Ama dediğim gibi onlar detay. En elzem şey ise kucağımda. Bir adet Barbie çantası ve ve BArbie boyama kitabım.
Annem ne derse desin BArbiesiz bir hayat çok bayat :)
Hayatımın her noktasına nüfuz etti bile Barbie, ne diyim, hehehehe.
Bu arada bu resimler ben daha okuldan dönmeden annem tarafından sayfama konuldular. Yani bu bir son dakka haberidir :)

27 Temmuz 2007

Dalgalı parke taşları- memleketten bir göz ve kalp alışkanlığı...



Memleketimizdeydik.

Fakat şu Kordon'un sembolü meşhur dalgalı motifli parke taşlarına adımımızı attığımız anda annemin ağzından çıkan laf çok dikkatimi çekti:

"Oh be, nihayet İzmir."

Balona yas....


Bu resimde neden herzamanki Nehir gibi bakmadığımı merak ediyorsanız eğer uçuşan saçımın ucuna- denize doğru bakın herşeyi anlayacaksınız derim.
... deniz, rüzgar ile işbirliği yaptı, uçan balonumu kaptı....

Birer sene aralıkla aynı yerde- Özden Dedemle



Tam bir sene evel aynı yaseminin altında zamanı dondurduk dedemle....

yeni havlu


annem çeşme fotolarını kurcalayıp yeni yeni cevherler buluyor.
bu benim yeni havlum.
uzerinde 3 pisi var.
bana sorarsanız onlar bıcırık, tekir ve mırnık....

yoluk emine .....

Saç baş dağınık, ama gönülde neşe var :)

İşte makyaj böyle yaplır.....




24 Temmuz 2007

İnsanoğlu kuş misali


Kendimizi “estirikli” Çeşme koyunun bir o yakasına, bir bu yakasına vurduğumuz hayatımızdan bir 15 günü bitirdik, geldik.
Gerçekten hareketli günlerdi.
Normalde evimizin en büyükleri annem ve babam, kedisi ise Mırnık’tır. Bu kez ev(lerin) en büyükleri dedeler, anneanne , babaanne ve kediler ise bir yakada Tekir, diğer yakada ise Bıcırık’tı.. Böylece bazı kavramların ve isimlerin durduğun noktaya göre değiştiğini öğrendim.
Bir de geçen yıl fark ettiğim bir başka şey daha vardı ki bu yıl o konudaki fikrim perçinlendi: Aile büyüklerinin evlerinde şımarmak serbest…

Unutulmaz Aslan


Çeşme meydanına yakın bir yerlerde şimdi adını hatırlayamayacağım bir Osmanlı Paşası ile tipini asla unutamayacağım bir aslanın heykellerini dikmişler… Bu ne yaman tezat… Çeşme için gerçekten bir şeyler yapmış paşayı hatırlama, onun kudretini anlatmak için yanı başına dikilmiş aslanı unutama….
Annem, babam, ben ve lütfen önemseyiniz bir de ÖCÜM ADAM. Öcüm adam kalbimde bir yaradır aslında. Bu resim Öcüm’üm ile mutlu günlerimizden bir hatıra…. Öcüm bu dünyaya patlayarak veda ettikten sonra annem Kemeraltı’nda bir benzerini çok aradı ama bulamadı. Zaten bulsa ne yazar,
Öcüm’ümümün yerini kimse dolduramaz…

baba tarafı...


Çeşme Festivaline denk geldik. Atilla dedem babaannem ve babam ile konser dinlerken…

bir prenses gibi


Atilla Dedem balonlar altında salıncak hazırlamış bana. Peki ben kıymetini bildim mi? Üçüncü dakikada tüm balonları patlatmak kıymet bilmemezlik değilse eğer, evet bildim.

Ben olmasam Atilla Dedemin işi çok zordu çoook



Atilla dedem 1,5 metrekarelik bir oyma üzerinde çalışıyor şu aralar. Bu kadar büyük bir işte yardıma ihtiyacı olacağını düşündüm ve aldım elime fırçayı. O oydu-şekillendirdi, ben yongaları temizledim. Ben olmasam çok zordu dedemin işi çok zoooooor….

dede torun


Canım Özden Dedem’in kucağında… Şimdi ona yüz vermez göründüğüme bakmayın, durdum durdum boynuna sarıldım ben onun.

Canım Kakum ile kahve keyfi


Benim Kaku’m (Nikol teyzem) yine koştu geldi benim için. Normal vakitte annemin asla almayacağı şeyler aldırdım ben de ona. Mesela bu bir bahçe-rüzgar gülü. Sapını her an birilerine ve hatta kendime saplayabilirim,. Zaten bu resim çekildikten kısa bir süre sonra sap el çabukluğu marifet ile benden uzaklaştırıldı. fark etmediğimi sanma yani annnnnneeeee….

Karpuz üstü havadar....


Ödemiş karpuzunu test ettim onayladım. Size de tavsiye ederim.

23 Temmuz 2007

Bu poz Günay Enişte için

Bugün size Günay Eniştemden bahsetmek istiyorum. Günay Enişte aslında babamın eniştesi olsa da annem ve ben onu kendi eniştemiz gibi, hatta enişteden de öte amcamız gibi seviyoruz… Bu cümlemin arkasında lütfen eniştemizin bize her sene Almanya’dan getirdiği torba torba çikolataları aramayın– çok kırılırım. Evet elbette çikolata denen şey mükemmel bir buluş ama benim için hayatta daha önemli şeyler var, mesela bir keresinde annem evde yokken Günay Enişte benim burnumu temizlemiş (nezleli bir çocuk ile ilgili iğrenç detaylara girmeyelim) (ve burun temizleme detayını küçümsemeyelim). Sonraaaaa bir zamanlar annem ile babamın içlere fenalık veren uzatmalı nişanlılıklarında Günay Enişte babama “hadi yahu, ne zaman evleneceksiniz, evlenin artık,”diyip dururmuş (annem bu desteği pek unutmaz) Ayrıca Günay enişte sitemizin en sadık müdavimlerindendir ki bu gerçekten heveslendirici ve şevk verici bir şey (biz bunun değerini çok iyi biliyoruz).

anne kız


Uzun zaman oldu anneciğim ile şöyle güzel bir pozumu sayfaya koymayalı. BUnda annemin hic bir ortak pozumuzu beğenmemesinin büyük rolü var....

29 Haziran 2007

"Arabada"





Son günlerde annemin karşısına çıktığım kimi zamanlarda "İşte geldiiiiim," diyorum ve annem her nedense çok mutlu oluyor.



Uzun zamandır ortalıkta yoktum biliyorsunuz. Sonuç olarak taşınma telaşı sadece anneleri ilgilendirmiyor. Ortalığa dökülmüş tüm incik boncukları karıştırmak türü bir mesuliyetimiz var biz çocukların mesela.



Neyse, demin de dediğim gibi "İşte geldiiiiim!"



Bu gördüğünüz resim aşk filmi meraklılarını heveslendirmiş olabilir. Ama göründüğü kadar romantik bir durum değil sözkonusu olan.



Bilen bilir, bu araba bir akülü araba.

Sokağımızdaki tüm çılgın oğlanların birer akülü arabası var ve bugün en nihayetinde yan komşum Aybars'ın arabasına binebilecek mertebeye ulaştım.

Aybars tam bir delikanlı olduğu için arabayı elbette biraz haşin kullanıyor.

Sanmayın ki annemden gizli bir sarılış bu sarılış, tamamen annemin (panikli) komutları ile gerçekleşti olay.

Yani aramızda aşk yok arkadaşlar.

Olsa olsa zaman zaman o benim oyuncağım , o beniiiim türü bir didişme var.

Neyseki bu da geçer diyorlar...

11 Mayıs 2007

dayıma....

Benim bir dayım var, adı Alpay... "Artık yaşlanıyoruz pehhh!" gerilimine annemden 3,5 yıl önce düşme hakkına sahip bir dayı bu. Oldukça yakışıklı ve fit bir adamdır... Gözlerinin çevresinde yer alan senelerin gülümseme izleri de olmasa annemle bir ve hatta biraz daha bile genç sanılabilir.

İşte bu dayıma bir gün annem sordu.
--Abiii, benim Anlat Anne blogumu okuyor musun?
--Yok, ben Nehir'in Seyir Defteri'ni daha çok tercih ediyorum, hem kısa kısa, hem de daha komik..

Eh anneciğim ben sana daha ne diyim.
Bak işte benim "tiraj"ım daha yüksek.
KEndi öz kardeşin bile seni değil de beni okuyor.
Sen daha "Anlat" bakalım...
Nereye kadar???

NOt: Bu resimler ve bu yazi benim genç dayima ve onun "junior"ı Alphan abime gitsin. Yengem mi? Elbette unutmadım.... Azari güzeli yengeme de öpücükler elbette.

07 Mayıs 2007

Çılgın Pazar


Pazar günü Ceyda'lara gittik. Son derece hareketli bir gün oldu benim için. Bir kere bahçeli evde oturmanın harika bir şey olduğunu gördüm. Dışarıdan içeriye hiç girmedim. Yan evlerin çocukları ile alt alta üstü üste kudurdum. Poyraz'ın akülü arabasına bindim. Tarçınla oynadım falan . Gerçi Tarçın ile oyunumuz şu an anlatmak istemediğim bir karmaşa ile sonlandı ama, boşverin...Velhasıl gerçekten çılgın bir gündü... Çok eğlendim.

Anne ile romantik bir poz





Gerçekten çılgın bir gündü....


Sayfa Maskotu

Deli Mırnık yine ilk bakışta nasıl bir vücutsal yerleşim olduğunu çözemeyeceğimiz bir pozda yatıyor yine...

(Şimdilik) Tek Kİşilik Evcilik


Bu bir nevi evcilik oyunu. Sadece annemin değil benim de bir bebek arabam var. Bu eşyalar ise ütücülük oyunumun bir parçası.