30 Nisan 2006

İzmir'de, doğduğum kentteydim ben....

Biliyorsunuz ben İzmir'e gittim. Bu resim bunun kanıtıdır. Annem bu resmi başarı olarak nitelendiriyor: NEden mi?
bir buçuk yaşında bir atom karınca ile yola çıkmak ve İzmir'e varmak zaten başlı başına bir başarıymış ama resim ile ilgili esas başarı evin içi ile dışını görünebildiği bir foto olmasıymış. Fotoğraf ile uğraşanlar bilirlermiş, ya iç gözükürmüş ya da dış.

Ayrıca yanaklarımı oyun olsun diye şişirdiğimden dolayı gerekn kiloda bir bebek görüntüsü veriyormuşum ki bu da başlı başına kutlanması gereken bir olguymuş (annemin başaramadığı şey)
Bu arada anneminm çocukluğunda tamamen ayaklar altında olan körfezden elimize kalan ancak bu kadar bir boşlukmuş ama annem onu da seviyormuş. Posted by Picasa

Bu Halama....

İzmir'e benim için Antalya'dan gelen biri var ki bir tek onunla resmim yok. O da Samuray halam. Unutmadan hemen ben de bu resmi onun için koyuyorum sayfama. Posted by Picasa

Dedelerim...

İzmir'de annem benimle ilgili önemli bir şey keşfetmiş: Ben erkekleri daha çok seviyormuşum.

Esasında söz konusu erkekler "dedeler" olunca annemin vardığı yargının ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Dedelerim öyle tatlılar ki onlar kadın olsalardı yine de severdim ben onları. Posted by Picasa

Özden Dedem...

Özden dedemin tepesinden hiç inmedim desem yalan olmaz. Her gün onun eve gelişini dört gözle bekledim. Zaten o da bunu bildiğinden sadece akşamları değil gün ortasında bile eve geldi çoğu zaman. Sabah kalktığımda bir tek Özden dedeme tahammül edebiliyordum valla.

Yazık bir de biz İzmir'e gelelim diye atladı arabaya bizi almaya geldi. Çok yoruldu biliyorum. Ama yine de benim nev-i şahsına munhasır (bu kelime annemden bile eski ama neyse) annem hem dedemle hem de anneannemle uğraşıp durdu. Binnur işte! Posted by Picasa

Babaannemlerde şımarmamın ve zavallı Bıcırık'ın öyküsü...

Babaannemlere gittiğimde orada bir sürpriz ile karşılaştım. Aman Allahım Mırnık küçülmüş ve boz bulanık bir renk almış.

Meğer bu Bıcırıkmış. Kedi kedidir dedim, Bıcırık da Mırnık gibi üzerine yatmama izin veriri sandım. Oysaki Bıcırık'ın ruhsal problemleri varmış. Buna sebebp de babammış. Bıcırığın gençliğinde babam ona oyun oynasın diye bir kasedin şeritlerini atmış. Üzerine başına bir yılan gibi dolanan ve o kaçtıkça haşır huşur sesler çıkaran bu şeritler Bıcırığın aklını başından almış. O gün bugündür iflah olmayan Bıcırık gölgesinden bile korkarmış. Ben ona arkadan dolanıp 2 puan alayım da ona bir şok olsun belki bu şokla normale döner dedim ama nafile.... Posted by Picasa

Reyhan'da Rokoko beklerken.

İzmir' giderken planladığı bir çok şey vardı annemin. Bir çoğunu yapamadı ama planlmadıkların birinin gerçekleşmesi ikimizin de hoşuna gitti: Reyhan pastanesinde Rokoko yemek. Bu resimler rokokodan önce çekildi. Ağzım burnum o yüzden temiz. Rokoko yerken korkunç enerji doldum ve annem bu maceranın adını dondurmalı pastanın tüm güzelliğine rağmen Mokoko olarak değiştirdi. BU bir fıkraymış ama anlatmak olmazmış. Posted by Picasa

2 ayrı Nehir

Bu kolaj biri erkek biri kız 2 kardeşin resmi değil: ikisi de benim.

Bir saç şekli ne kadar çok değiştiriyor insanı değil mi arkadaşlar? Posted by Picasa

Sevgili dayım ve kuzenim.

Aklım erdikçe akrabalarımı daha iyi tanıma ve sevme fırsatım oluyor. Bu benim Alpay Dayım. Beni omuzlarına aldı, bana kitap okudu, bol bol resmimi çekmeye çalıştı, annem daha iyi resimlerimizi çeksin diye anneme tripod hediye etti ve daha bir sürü şey.
Ve tabiki yanındaki de onun oğlu benim kuzenim Alphan ağabey. Onunla çok çılgın oyunlar oynadık biz. Posted by Picasa

Nikol ve Ben

Nikol teyzem de İzmir'deydi. Yine beni hediyelere boğdu. Ayrıca da her zamanki gibi sık sık üzerimi değiştirip saçlarımı bir o şekilde bir bu şekilde topladı. Bir ara elimde olmadan onu her gördüğümde çığlık atar oldum. Bıraaaak dağınık kalsın yahu....
Not: Bizi birbirimize benzetirler. Ben henüz bebek olduğum için yaynaklarım şiş belki ama benziyoruz galiba yine de değil mi? Posted by Picasa

Yemek-içmek ve aile toplantıları üzerine.

Sık sık ailecek bir araya gelmeye çalıştık İzmir'de. Her seferinde yiyip içtiler, bana da yemem için israr ettiler. Valla benim ilkelerim var kardeşim. Yiyeni severim ama ben yemeeeeeem. Tamam mı yemeeeeeeem. Posted by Picasa

Söğüşçü önü kedisi

Yemek demişken, Hisarönü denen bir yer var kianladığım kadarı ile annem en çok orayı özlemiş. Kaç kere gitti (benli ve bensiz) hatırlamıyorum bile.
Bu da Hisarönü'nün meşhur söğüşçüsünün ve orada olmaktan dolayı pek de mutlu olmadığı gözlerinden okunan benim resmim.... Posted by Picasa

Ders çalışmaya devam...

İzmir'de tatildeyim diye derslerimi ihmal etmedim tabi ki. Her zamanki gibi dergi karıştırıyorum. Masanın yanında veya üzerinde olmam sizin için fark etmezse tabi... Posted by Picasa

09 Nisan 2006

Evcilik Oyunlarının gerçek bebeği...

Ne zaman parka gitsek çevremi saran bir kaç abla var
--Aaaa bebebk geldi
deyip beni evcilik oyunlarının bebeği yapıyorlar....

Kalkıp gitmeye çalıştım mı tutun bebek kaçıyor diye peşimden koşuyorlar... Posted by Picasa

Gördüğünüz gibi yine yakın takibe alınmışım

Posted by Picasa

07 Nisan 2006

Dişlerimle derdim var....

Annem elime kağıt kalem tutuşturmasaydı hala yatağımdan aşırıp mutfağa getirdiğim bu iki battaniye ile yerlerde sürünüyor olacaktım. Bitmedi gitti şu diş kaşıntılarım. Posted by Picasa

03 Nisan 2006

Mırnığı kündeye getirdim...

Mırnık iç ses:
Mutlu muyum , mutsuz muyum bilmiyorum... Posted by Picasa